1960’lı yıllarda sinema endüstrisinde büyük değişimler yaşandı. Adlarını sinema tarihine kazımış, vizyona girdikleri dönemde yoğun ilgi gören filmlerin üretildiği bu dönem “Sinemada Yeni Hollywood” olarak anılır.
Oz Büyücüsü filminden bir sahne
Hollywood’un önde gelen görsel efekt tasarımcıları, stüdyoda üretilen film yapımlarında kullanılan birtakım teknikler geliştirdiler. Görsel efekt tasarımcıları bu sayede film yapım sürecinin ayrılmaz bir parçası oldu. Arka projeksiyon, optik baskı, mat boyama ve renkli görüntülerin beyaz perdeye yansıması bu dönemde artık sıradan hale geldi. Bununla birlikle renkli görüntüler film yapım endüstrisinde önemli değişikliklere yol açtı. Ancak, sesin film yapımlarında yaşattığı değişiklik kadar önemli bir etkiye neden olmadı.
Aslında renkli film, sinema endüstrisinin gelişim süreci içinde eskiden beri biliniyordu. Fakat o yıllarda yüksek maliyetler ve kullanım zorlukları nedeniyle yaygınlaşamadı. İlk versiyonu 1916 yılına dayanan Technicolor (film şeritlerinin üç farklı filtreden geçirilerek renklerin elde edildiği bir renk işleme sistemi) zamanla geliştirildi. Bu sistem sonraki yıllarda sinemada renkli film yapımının en önemli ögelerinden biri haline geldi ve 1922’den 1952 yılına kadar Hollywood'da en yaygın kullanılan renk işleme sistemi oldu.
İlk kez 1934 yılında kullanılan Technicolor üç renkli film kamerası
Hamamböceği (1934), Rüzgâr Gibi Geçti (1939), Robin Hood’un Maceraları (1938) filmlerinde başarıyla uygulanan Technicolor renk işleme sistemi, yönetmenliğini Victor Fleming’in yaptığı Oz Büyücüsü (1939) filmiyle daha da ön plana çıktı. Filmdeki büyüleyici sahneler bu yöntemle geliştirildi. Filmde başrol oyuncularından Doroty Croons’un sepya (siyaha yakın koyu kahverengi) tonlarından oluşan sahnelerden Technicolor ile üretilen rengârenk sahnelere geçtiğini görürüz.
Robin Hood’un Maceraları filminden bir sahne
Technicolor ile sahnelere farklı renk tonları ve parlak renkler verilebiliyordu.
O yıllarda üretilen Technicolor yapımı filmlerde öne çıkan ve renk yönetmeni olan Natalie Kalmus, başarılı işlere imza attı. Kırmızının tehlike, hayat, ısı; yeşilin doğa, açık hava, özgürlük, tazelik gibi kavramları çağrıştırdığını söyleyen Kalmus renkleri ustalıkla kullanarak izleyicileri etkilemeyi başardı.
Teknoloji ve üretim süreci Technicolor’a önemli bir rekabet gücü sağladı. Birçok stüdyo geliştirilen diğer alternatif yöntemlere rağmen uzun yıllar bu renk sistemini kullandı. Güvenilir bir sistem olan ve özel ekipman gerektirmeden herhangi bir sinema salonunda kullanılabilen Technicolor 1950’lerde Eastman Color gibi daha ucuz ve tek şerit yöntemini kullanan bir renk sistemine geçilmesiyle popülerliğini yitirdi.
Technicolor filmler içeren eski film kutuları
Bu yazımızda 1940’lı yılların başlarına kadar üretilen renkli filmleri, özellikle de günümüzde de film yapım süreçlerinin vazgeçilmez bir aşaması olan renk konusunu ele aldık. Gelecek yazımızda 1940 yılı ve sonrasında film endüstrisinde özel efekt tasarımı alanında yaşanan gelişmelere değineceğiz.
1960’lı yıllarda sinema endüstrisinde büyük değişimler yaşandı. Adlarını sinema tarihine kazımış, vizyona girdikleri dönemde yoğun ilgi gören filmlerin üretildiği bu dönem “Sinemada Yeni Hollywood” olarak anılır.
Bir şehrin, bir sarayın ya da bir evin… Türk kültüründe ve tarihinde kapılar büyük öneme sahip. Dünyanın önemli şehirlerinde de olağanüstü güzellikte farklı tarihî kapılar var. Bu kapılar hem tasarımları hem de üzerlerindeki desenler ve işlemelerle dikkat çekiyor. Biz de Bilim Genç olarak kasım ayında objektiflerinizi çevrenizdeki ilgi çekici kapılara odaklamanızı istiyoruz.
TÜBİTAK’ın bilim kültürünün ve iletişiminin toplumda yaygınlaştırılmasını amaçlayan 4004 Doğa Eğitimi ve Bilim Okulları, 4005 Yenilikçi Eğitim Uygulamaları ve 4007 Bilim Şenlikleri Destekleme Programı proje başvuruları başladı.
Biz de Bilim Genç olarak ekim ayında objektiflerinizi çevrenizdeki müze ve bilim merkezlerine odaklamanızı istiyoruz. Fotoğrafınızı Bilim Genç’te paylaşırken açıklama bölümüne #MüzelerveBilimMerkezleri etiketini eklemeyi unutmayın.
1950’li yıllardan 1960’lara gelinirken değişen sinema seyircisi ve salonlar sinemanın bugüne kadar olan dönüşümünün de habercisi olmuştu. Aynı dönemde özellikle bilim kurgu türündeki filmlerin sayısında artış yaşandı.
2019 yılı güz dönemi için başvurular başladı. Konuşmacı olmak isteyen bilim insanları ve etkinliklere ev sahipliği yapmak isteyen kurumlar 07 Ekim 2019’a kadar TÜBİTAK Bilim Söyleşileri’ne başvurabilirler.
Bilim tarihi alanında doğa bilimleri ve tıp tarihi konularındaki uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları nedeniyle TÜBİTAK tarafından 2019 Yılı Prof. Dr. Fuat Sezgin Bilim Tarihi Ödülü’ne layık görülen Ankara Üniversitesi’nin emekli öğretim üyelerinden Prof. Dr. Esin Kahya ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Kültürel gelişim ve yaratıcılığa yatırım yapan şehirlerin arasındaki bağı güçlendirmek için kurulan Yaratıcı Şehirler Ağı’na üye şehirlerin belediye başkanlarını ve üst düzey yöneticilerini bi araya getiren UNESCO Yaratıcı Şehirler Konferansı’na 2021 yılında İstanbul ev sahipliği yapacak.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin sunduğu avantajlardan en etkili şekilde yararlanabilmek ve bu teknolojileri kullanırken karşı karşıya kalınabilecek riskleri azaltmak için dijital medya okuryazarlığı becerisine sahip olmak gerekiyor.
Eylül ayında okula dönüş heyecanını fotoğraflarınıza yansıtmanızı istiyoruz. Fotoğrafınızı Bilim Genç’te paylaşırken açıklama bölümüne #OkulaDönüş etiketini eklemeyi unutmayın.